Eylül 19, 2009

Biraz Ciddi Gibi Yazı

Dün arkadaşla biraz dolanalım dedik. Şöyle Pierre Lotti Mierre Lotti yapalım istedik. Ramazanda boş olur felan. Nispeten boştu. Neyse güzel güzel konuştuk ettik, elma çayımızı içtik. Dönerken otobize bir çocuk bindi. Görünüşü hiç öyle olmasa da, çocukluk kavramını tam anlamıyla fark ettiren ilk çocuktu. Çocuklar gibi şen falan değildi. Düğme gibi bir burnu, elma gibi yanakları, çakmak çakmak gözleri falan da yoktu. Elleri pamuk gibi değildi. Etrafına neşe saçmıyordu, insanlar ona bakıp çocukluğuna dönmüyor, kendi kendine gülümsemiyordu. İnsanlar ona baktıktan iki saniye sonra gözlerini kaçırıyorlardı; biraz sonra kaçamak kaçamak, sargılı kafasına, yüz hatları yanarak tamamen yok olmuş o boşluğa, kara kirpiklerine bakıyorlardı.
Ben de o insanlardan biriyim tabi ki. Görünüşü farklı -belki de anormal- birini görünce hem bakmak istiyorum, hem de ayıp olur diye başka taraflara bakıp arada kaçamak bakışlar atıyorum.
Bu yaşını kestiremediğim çocuk, karşıma oturdu. Ben yine kendisine arada bir bakarken gözünün kenarından bir yaş yavaş yavaş süzüldü. Çok duygusal olsun okuyanın içi parçalansın diye "süzüldü" demiyorum. Gerçekten süzüldü, çünkü onu silecek elleri de yoktu. Ağladığını düşünmek istemedim; gözün aldığı hasara karşı gösterdiği bir tepkidir belki sulanıyordur dedim.
Herşeyi yanarak yok olmuş bu çocuğun hisleri de olmasın istedim. Bir çizgiromanda görsem "Uff şahane karakter lan." diyebileceğim görünüşte birinin, hele ki bir çocuğun gelip karşıma oturmasıyla içime bir sıkıntı bastı. Bir süre öyle yolculuk ettikten sonra, Eminönü'de indi, tek başına kalabalığa karıştı. Bir süre arkasından baktım, vapura yürürken arada aklıma geldi, eve varana kadar daha az düşünmeye başladım. Bir zaman sonra tamamen unuturum büyük ihtimalle o görüntüyü. Unutmamak lazım.

Eylül 11, 2009

BEN BU ACIYLA DAHA FAZLA YAŞAYAMAM...yaşayamam

Boşaltımın hayatımızdaki önemi yadsınamaz. Aldığımız besinlerle açığa çıkan atık maddeler boşaltım sayesinde vücuttan uzaklaştırıldığından tıpkı bir saat gibi işleyen bünyelerimizin sağlığı açısından boşaltım çok önemlidir. Kimyasal faydalarınn yanında bir de boşaltım sonunda hissettiğimiz rahatlığı düşünelim. Hele uzun süre vücut içinde barındırmak zorunda kaldığımız ürelerin, ürik asitlerin, metanların mesanemize yaptığı baskıyı ve boşaltım sırasında yeniden doğmuş gibi olduğumuz anları hatırlayacak olursak, boşaltım denen o güzel işlemi hafife almak bize uyar mı? Kitabımızda yazar mı bu? Yazmaz. Benim derdim boşaltımla değil. Benim derdim, sevgili okurlarım, zaman zaman karışlaştığımız talihsiz bir durum. Boşaltımla gelen rahatlama anına geri dönelim; şimdi tuvalet kağıdına ihtiyacımız olacak. Tuvalet kağıdının bulunması gerek yere dönüyoruz, ama yeller esiyor yerinde. BU VİCDANSIZLIĞA HANGİ İNSAN EVLADI GÖZ YUMABİLİR HA?! Tuvalet kağıdını bitiren ey sorumsuz, ne diye yerine yenisini takmazsın! Yemin ediyorum ağlamak üzereyim.

Eylül 10, 2009

SanTur Seyahat

 Ahahahahahaaaaaay!

Eylül 01, 2009

İstanbul,SarıSaçlıBirFahişeGibisin

"Denizin:
bugün telefonumu minibüste unuttum
Denizin:
düşürdüm daha doğrusu
Denizin:
sonra eve geldim kendimi aradım
Denizin:
yanımda oturan bi kadın vardı o açtı
Denizin:
dedim selam beni hatırladın mı
Denizin:
yok böyle demedim
Denizin:
eeeeee ben telefonu bırakmışım dedim
Denizin:
evet dedi biz de tam arabada onu şeyapıyoduk
Denizin:
şoföre veriyorum dedi
Denizin:
şoförle konuştuk
Denizin:
plakasını aldım
Denizin:
15 dk sonra cevizli shellde ol dedi
Denizin:
oldum
Denizin:
telefonu aldım
Denizin:
sağ olasın abi dedim
Denizin:
hadi bakalım heh heh heh dedi
Denizin:
bunların hepsi totalde yarım saat içinde gerçekleşti
Denizin:
belki daha az
çözerberk.:
aksiyon x aksiyon
Denizin:
aynen öyle"

Seni seviyorum İstanbul.

Bi Turcuk Lan

Olm neden beni izlemiyosunuz? Neyse konumuz bu değil.
Bu blog deneysel bi blog. Yemin ediyorum ekmek musa çarpsın ki deneysel. Tamam mı?
Azcık izlesenize beni ya. Hadi ya.
























Nolur lan...